SİNAN KARADENİZ
GÖLGE CİNAYETLERİ

Her şey küçülüyor uzaklaştıkça dünyadan
Kan lekeleri, okul çantaları, kontrol noktaları, bam bam
Dumanlar yükseliyor, lekeli bir gömlek gibi ezan sesleri
Zamanın berrak göğünü usulca örtüyor

Önce çizgi oluyor sokaklar, ağaçlar küçülen halkalar gibi noktaya evriliyor
Meydanlar, kocaman saraylar, gökdelenler yitip gidiyor
Endişeli bir kızın yüzünde beneğe dönüşüyor evler
Bacalar değil, evlerde patlayan bombalar tütüyor

İlacı gizlenen kanser gibi yeryüzündeki süreğen sorunlar
Ölüm pazarına sürülen ilaçlar hiç de insanca yaşatmıyor
Silahsız adamlar gerekçesiz vurulabiliyor şu bu diye
Göğe yükselirken gazetedeki adım gözlerimde parlıyor

Yani dünya, aşağıdaki oyundan ibaret değildi
Ve kendi bindiği dalı kesen ahmakların hırsı, testereyi zorluyordu ha bire
Köreldikçe artıyordu hınçları, yonttukça tüm gövdeyi kendilerine
Çünkü kalbi vardı toprağın, keskilerin kesemediği, halkın bağlandığı alabildiğine
Kalbi vardı, ulaşılamaz bir hakikat gibi derinliğine

Üstüne yazılıyordu, olay yerinden geçen bulutların
Havanın satırlarına kanlı harfleriyle Bat Yam'ın
Gecenin memelerine işleniyordu linç dövmesi
Toprağına belleğin, gencin etten harfleriyle:
Sivil Yahudiler bir Arap'ı canlı yayında linç etti

Kuklaların gölgesi hareketsiz kalmıştı
Ve gülüşler, eksilen ışıltısıydı yıkılmış binaların
Gölge çöpçüleri toplamak uğruna yaşam lekelerini
Çekinmiyordu bozmaktan oyunlarını çocukların

ONLARIN OYUNLARI BÖLÜNMEZ
 Şimdi kumlara gidiyoruz
Dondurma yediğimiz günlerin imgelerini seyretmeye
Balon satan atlı arabayı örten güneşin ışığına
Attığımız çalımlarla, kızgın kumda çölü yenercesine gülüşerek
Durmaksızın devam eden oyunumuza dönüyoruz

Dumanlar arasından yenileri katılıyor aramıza
Kâğıttan uçaklar atıyor kimileri, birkaçı ip atlıyor boyuna
Atlıkarıncaya binenler, simit yerken gülenler Aksa'nın avlusunda
Kardeşini uyutanlar, şarkılarla el ele dönenler

Yarım kalmıyor hiçbir oyunumuz, gün karışmıyor artık karanlığa
Uçurtmaya bakıyor denize karşı Ramez, zafer işareti yapıyor aydınlığa