Geçen şöyle bir hesaplama yaptım, yılda 100bin kitap yazsan 10 yılda bir milyon kitap yazmış olursun. Bir insanı günde 4 defa döversen yılda 1460 eder ama 4 senede bir, yıl 366 çektiği için 1464 defa döversin. Bir ağaca bir sakız yapıştırsan onun orada kalıp kalmayacağını öğrenmek için iki de bir gidip bakman gerekir. Diyelim ki birisi size uçan tekme attı, o uçan tekmeyi sevgiyle bağrınıza basarsanız belki de o uçan tekme bir daha size hiç uğramaz ya da bir kamyon lastiği gelip size merhaba ne yapıyorsun derse, iyiyim oturuyorum cevabını verebilirseniz ona. Bu onun hoşuna gider ve kendini size yakın hissetmesine neden olur. Dünya olsanız kalbiniz kırık olurdu belki ama elma toplarken yüreğiniz masum bir şekilde ötmeye başlarsa ton balığı diye bağırmaz mıydınız. Hadi diyelim tabakta et var, perdeler de çekili, Brezilya da ayağınıza gelmiş, kotunuz perişan, ölümünüz tükürüklü ama siz yine doğru söylemeye devam ederek vişne rengindeki doğumunuzu kolaylaştırıyorsunuz, belki de size bir son vapuru kaçırma fırsatı gelmiştir de siz keriz gibi keklik avına çıkmışsınızdır. Dayınız on numaradır da sarımsak döşünüzde patrikhane pompalanmış, hediğiniz patlamıştır mintakslı.
Amerika Birleşik Devletlerinden dönemezsiniz, çorabınızı öperek sevin ki kedinin timsahı buluğ çağına girsin. Adımı ödünde saklayarak ansan Kuripiye sana santimental der, bu sefer de al başına belayı hakemler heyeti kantine toslar, sen de kutuna gidersin ama ne konuşuyorsun şafak attıysa diyerek BlackBurn'e yoklattığın dişin yüzünden de Kanser kumpirle lastik oynamaya başlar.