Bu sayının kekeleri:
DONAT BAYER , ELVİN EROĞLU, LEVENT KARATAŞ, MEHMET DAVUT ÖZDAL, MAHİR TAŞYURT, SUDE ÖZTÜRK
Mehmet Davut Özdal: kitabın ismi neden "sınırı geçmek üzereyim"?
Sude Öztürk: şiir yazmayı çok kişiselleştiriyordum önceleri, başkalarına okutmak aklımın ucundan geçmezdi, çünkü bana özeldi tamamen. gizli gizli şiir yazdığım bir defterim vardı. sonra bu konuda daha başka düşünmeye başladım. kitap çıkarmak ve bunu insanlarla paylaşmak benim için sınırı geçmek demekti, kitabımı oluştururken de bu ismi seçtim,
kitap yayımlandı ve sınırı geçtim.
Mehmet Davut Özdal: oldukça genç bir yaşta ilk şiir kitabını yayınladın, şiire ilgin ne zaman ve nasıl başladı?
Sude Öztürk: şiire ilgim ortaokul yıllarımda başladı bir kitapçıda rastgele karşılaştığım nazım hikmet kitabı sayesinde. bu sevgi büyüdü ilgiye dönüştü, sonra bana şiir yazdırdı.
Mehmet Davut Özdal: kaç yıldır şiir yazıyorsun?
Sude Öztürk: 13 yaşından beri şiir yazıyorum, 7 sene olmus :)
Mehmet Davut Özdal: neden "kaleci oyuncu"?
Mahir Taşyurt: mahallede kaleye geçtiğim zamanlar bulunduğum takım çok atak oynardı ve kalede yalnız kalıp sıkılırdım KALECİ OYUNCU VAR diye bağırıp kendimi oyuna dahil ederdim.Mehmet Davut Özdal: şiire ilgin ne zaman ve nasıl başladı?
Mahir Taşyurt: 2015 yılında bi dergi elime geçti. Ben de yazayım göndereyim dedim ve yayımladılar.
Mehmet Davut Özdal: kaç yıldır şiir yazıyorsun?
Mahir Taşyurt: 6 yıldır
Elvin Eroğlu: Bilmem. Herhalde şiirle ilk tanıştığımda başladım. İlk ne zaman tanışmıştım? İnsanşiirle ne zaman tanışır? Galiba iyi bir şiir okuduğunda. İlk okuduğum şiirler, Yunus Emre'nin şiirleriydi, sonra Orhan Veli.
Ne zaman yazmaya başladım sorusunun yanıtıyla, ne zaman şair gibi hissederek yazmaya başladığımın yanıtları farklı. İlk şiirimi lise 1'de yazdım.
Mehmet Davut Özdal:Kaç yıldır şiir yazıyorsun?
Elvin Eroğlu: Yönetmen bir arkadaşım bu sabah beni heyecanla arayıp bir rüyasını anlattı. Şu an çektiği uzun metraj filmin senaryosunu aslında doğmadan önce yazdığını yani rüyasında bunu böyle gördüğünü ve bunu benim şimdi size anlatmakta güçlük çekeceğim kanıtlarla öne sürdü. Ben arkadaşıma inanıyorum. Arkadaşım, benim ölümden sonraki hayata inandığımı o halde ölümden önceki hayatın da var olduğuna inanmam gerektiğini söyledi. Gördüğünüz gibi zeki bir yönetmen. O halde ben de bu arkadaşımdan güç alarak ve onu çok sevdiğimi buradan söyleyerek şiir yazmaya aslında doğmadan önce başladığımı söyleyebilirim.
Mehmet Davut Özdal: Şiirlerin yer yer cinsellik yönünden çok cüretkâr, bunların tepki çekeceğinden korkmadın mı?
Elvin Eroğlu: Cüretkâr mı? Bana yeteri kadar cüretkâr gelmiyor. Umarım sana ve başkalarına, cüretkârlığımın başka bir yerde yatmakta olduğunu gösterebilirim.
Mehmet Davut Özdal: Fantom Ağrı nedir, niçin kitabına bu ismi koydun?
Levent Karataş: Fantom Ağrı'nın tıptaki tanımı; kesilip uzaklaştırılmış bir uzuvda hissedilen kasılma, yanma ve batma niteliğindeki ağrılardır. Omurilik felciyim. Ayaklarımda da vücudumda da bir uzuv ya da organ kaybım yok. Fantom Ağrı'nın bendeki tanımı imgesel…
Varlık kayıplarının kalp ağrısı Fantom Ağrı. Kedim Nazlı'ya hâlâ ağlıyorum. Devlet dersinde öldürülmüş oyuncaksız çocuklardandır kedim. Bir faili meçhuldür ya da gladionun maksatlı işlediği kusursuz cinayet. O son miyavlamasını unutamam.
Elbette arkadaşlarımın kaybı. Dünyalıların mutlak döngüsü. Kuşluk vakti devirdiğim rakıların sebebi sebebim hicranımın gidişi... Çetelesi hiç bitmeyecek Allah babama inanç kaybı.
Biyolojik baba sızısı. Bilemeden arkadaşlarımın öleceği yaşa geldiğim için yaş kaybı: İhtiyarlık…
Mehmet Davut Özdal: bu kitabın önceki kitaplarına göre bir farkı var mı senin için?
Levent Karataş: Evet kesinlikle var. Düşüyorum Galileo'dan sonra içime sinen ikinci kitap diyebilirim.
Toplamda sekiz kitabım oldu Fantom Ağrı'yla. Esinle yazmadım Fantom Ağrı'yı. Kanımla, etimle, dişimle, ağlama duvarımı yumruklayarak yazdım. Yüklemlerden kurtaramadığım öznemin şiirler toplamı Fantom Ağrı. Amerikan mahkemelerinde tanığa İncil'e sağ elini koyup Mahkeme heyetinin sorduğu "gerçeği, yalnızca gerçeği anlatacağınıza yemin eder misiniz?" sorusu ya da önermesi içinde, hücre hücre yazdım adeta. Daha önce de vurgulamıştım… yalnızca öznel gerçeğimi yazdım.
Mehmet Davut Özdal: Şiirlerini genelde bir oturuşta mı yazarsın uzun sürelerde mi?
Levent Karataş: Evet, şiirlerimi genellikle bir oturuşta yazıyorum. Sonra da küçük dil değişiklikleriyle, düzeltilerle tamamlıyorum. Öngörüsüne-imlasına çok güvendiğim arkadaşlarıma da okuyorum şiirlerimi. R.M.Rilke'nin Sancaktar adlı uzun şiirini on beş dakikada yazdığını duymuştum. Artık yazdıklarım ne itirafçı şiire ne Rilke'ye ne de lirik şiirin 'şair-i azam'larına benzemiyor. Garip'ten-90 şiirine şiiri neredeyse ezbere biliyorum. Gönül müfredatına inanıyorum.
Sosyolojik bilgiler peşindeyim veya günlük detayların somut tespitleri. Sosyal olgular için çaktırmadan taksi şoförleriyle konuşurum meselâ. Anadolu'nun jilet zekâlı mizahı için güngörmüş-gün görmemiş Cumhuriyet Hanımefendisi anneciğimle konuşuyorum. Mektup okuyorum. Ivır zıvır okumalardan besleniyorum. Ritim için jazz dinliyorum, sinematografik anlatım için çok film görüyorum. Ses bilgisi için harf çalışıyorum… ve fotoğraflar biriktirip yıldızlarla konuşuyorum. Gizlilik derecesi maksimum çok sırrımı daha aşikâr ettim sanıyorum.
Eyvallah!
Mehmet Davut Özdal: sana bir keresinde kitabından ve isminden hiç haberim yokken Eyüp napıyor gibi bir şey demiştim hatırlarsan, bunun hakkında ne düşünüyorsun, sence benim özel güçlerim mi var?
Donat Bayer: Zaten özel güçlerin olduğundan şüpheliydim. "Eyüp napıyor" dediğinde şüphelenmekte haklı olduğumu anladım. Bunun başka bir açıklaması olabilir mi sence?
Mehmet Davut Özdal: kim bu Eyüp?
Donat Bayer: Eyüp kimsin, nesin diye sormama fırsat vermeden birden çıkıp geldi. Hakkında söyleyebileceğim tek şey esasında bana uzak bir tip olduğu.
Mehmet Davut Özdal: neden onu şiire taşıma gereği duydun?
Donat Bayer: Bana fikrimi sormadı, geldi yerleşti şiirlerin içine.
Önce "bırakayım ne isterse yapsın bir ara kurtulurum kendisinden" diye düşündüm. Ancak sandığımdan daha inatçı çıktı. Bir yerden sonra yerinden oynatmam mümkün olmadı.Mehmet Davut Özdal: Sanki açık etmek istemiyor gibisin eyüp'ü?
Donat Bayer: O öyle kapalı bir tip. Ben kim Eyüp'ün gösterdiğinden fazlasını görmek kim!
Mehmet Davut Özdal: ama şiiri okuyunca Eyüp canlı biri gibi geliyor, üstüne yıldırım düşmüş falan. Bu ayrıntılar uydurma mı hep?
Donat Bayer: Tabii, yok öyle biri. Varsa da ben hatırlamıyorum. İnsanlar görmedikleri hiçbir şeyi hayal edemez, rüyalarında göremezlermiş diye bir şey duymuştum bir zamanlar. Eğer bu doğruysa bilemem…
Esasında bunu sormana sevindim Memo.
Mehmet Davut Özdal: Peki nereden çıktı ki o zaman bu yıldırım çarpıp ölmüş asker hikayesi. Sanki bir olay okumuşsun gazetede çok etkilenmişsin falan gibi?
Donat Bayer: Gazetede yıldırıp çarpıp ölmüş bir askerin hikayesini okumadım. Ama Kötü Kan'ı tamamlarken bir dönem gazetelerde çıkan haberler de dahil yıldırım çarpması üstüne önüme ne çıkarsa okudum. Tüm bunlar bir şekilde sızdı kitaba. Yapmaya çalıştığım akademik makaleler, gazete küpürleri, mektuplar vs gibi ayrı kaynaklardan yararlanıp şiirimi daha önce yaklaşmadığı bir yere yaklaştırmaktı.