10. BÖLÜM: JİYAN AKAR
Aralık, 2002. Ramazan Bayramı için bizimkilerle Batman'dan Diyarbakır'a gitmiştik. Büyükbabamı ve imkan dahilindeki akrabaları falan filan diye. Tesadüfen aynı tarihlerde Diyarbakırspor – Fenerbahçe maçı var. Maçı izlemeyi çok istiyordum ama bilet kalmamıştı. Oradan buradan tanıdık olan birinin evi stadyumu çok güzel görüyormuş diye haber geldi. Bir şekilde ayarlandı. Akşam maçı onların evinden izleyebileceğim. Çok heyecanlıyım. O sezon da Galatasaray daha yeni Fenerbahçe'ye 6-0 yenilmişti. Acım tazeydi. Diyarbakırspor'a inancım tamdı.
Akşam gittik. Pencere kenarına sandalyeleri koydular. Oturduk. Maçın başlamasını bekliyoruz. Saha beklediğimden çok daha iyi görünüyor. Zaman hem geçiyor hem de geçmiyor derken oyuncular, herkes yerini aldı. İlk yarı başladı. Sağ olsunlar çay falan getirdiler ama gözüm maç dışında bir şey görmüyor. Çay öyle geldiği gibi duruyor, soğuyor ve Diyarbakır bir tane atıyor (Murat Hacıoğlu orta yapıyor ama top kaleye giriyor). Feci mutluyum. İlk yarı 1-0 bitiyor (İki de kırmızı kart var. İki takım da on kişi).
İkinci yarı başlıyor. Gerginim biraz. Fener bir tane atsa işin rengi değişebilir. Serhat Akın'la birkaç tehlikeli pozisyon da buluyorlar. Bir tık daha geriliyorum. Sağ olsunlar tavukgöğsü ikram ediyorlar. Pencere kenarı da biraz dar, tabağı koyacak yer yok diye mecburen elimde tutuyorum ama tabağı tutmak çok zor geliyor o sırada. Diyarbakır bir tane daha atsa iş bitecek hissediyorum. Bir an boş bulunup tavukgöğsünden biraz yiyorum. Böyle bir şey yok. Daha önce tavukgöğsü yedim ama yani bu nasıl bir şeydir? Harika bir tadı var. Biraz daha yiyorum. Saffet atıyor. Biraz daha yiyorum. Maç geldi artık diyorum. İçinde kokain falan var sanırım derken Saffet 3'ü de atıyor. Diyarbakır coşuyor, 4'ü atacaklar neredeyse. Tavukgöğsü bitiyor. Maç da bitiyor.
Diyarbakırspor Fenerbahçe'yi 3-0 yeniyor. Maçtan sonra Fener'in teknik direktörü kovuluyor. Tavukgöğsü sütlü tatlılar arasında açık ara favorim oluyor.