hastane

-Bir gün iş arkadaşlarımdan ertana "canımı sıkıyorlar ya" dedim. "Doğru, haklısın ama boş ver her işte olur böyle sıkıntılar" dedi. Dedim "onu demiyorum ya. işte olanları beş dakka sonra unutuyorum". "Başka kim sıkıyor canını" dedi. Dedim "herkes, bütün dünya", hahaha. "Bütün dünyayla senin ne işin var" dedi. Bilmiyor ki bir kum tanesiyim ama çölün derdini taşıyorum. Bilmiyor ki bir zerreciğim ama arşa gebeyim. Ne bilsin, DTA'nın halinden yine ancak dta anlar.

-Sabah bir hasta geldi. Ameliyat masasında boylu boyunca yatıyor. Ben de camın arkasından bakıyorum. Göbekli bir şey. Hiç kılı yok. Ulan dedim erkek mi kadın mı bu. Ayak ucu bana dönük. Göbeğinden, öbür tarafta meme var mı yok mu görünmüyor. Cinsel organının olduğu kısımda da bir şey örtülüydü. Sonra kaldırdılar. Baktım şeyi var. Hee erkekmiş dedim.

-Dün Serkan epey geç geldi. İcapçıydı. Vaka uzayınca birimiz icapçı oluyor. Kızdım tabii, içimden ulan hıyar ağası, sanki bilmiyorsun icapçı olduğunu, geçiriyorsun bana, sen gel  ben sana yapacağımı bilirim diye söyleniyorum. Sonra geldi bu, şöyle bir baktım suratına, suçlu bir ifadeyle yanıma yanaştı, abi işte kusura bakma bir gün senin yerine durayım falan filan dedi hemen gönlümü aldı. Çabucak yumuşuyorum. Öyle bir ödeşme yoluna gitmeyi de düşünmem hiç bir zaman. Lanet olsun şu içimdeki insan sevgisine.

-En sevdiğim ameliyatlardan biri menisküs. Çünkü onda benimle işleri olmaz. Sonuçta yumuşak doku. Ben de oturur biraz plan yaparım. Kemik olsa yine gelecekleri kişi benim. Yine bana gelip, aman paşam ocağına düştük diyecekler. Geçen, tuğrul, baktım spagetti gibi bir şeyi çıkarıyor hastanın dizinden. Dedim ne bunlar. Yırtık dedi. Menisküs yırtığını Çinlilere versen makarna diye yerler. Bu Çorumlular hep mi ilginç olur. Hepsi mi sıkılınca mezarlığa gidip, boş bir mezar bulup, içine giriyor. Mehmet Ali de çorumlu mesela. Mal mal hareketler yapıyor. Geçen bir hastada çok kanama oldu. Dedim bunlar kesin yanlışlıkla arteri kestiler, ama birbirlerine bok sürdürmüyorlar. Altı üstü ince bir çivi takılacak. Allem edip kallem edip o işi başardılar. Ama kanama durmadı. Kalp-damarı çağırdılar. Dedim ölmez inşallah bu adam. Sonra eve gittim. Sabah dönünce sordum, ne oldu kanamayı durdurabildiler mi diye. Yok diye kafa salladılar. Ampütasyona geçmişler. Yani sizin anlayacağınız gitti adamın bacağı. Öyle üzüldüm ki. İçim bir tuhaf oldu. Adam kaldırımdan inerken nasılsa, çat ayağını kırıyor sonra geliyor bizim öküzler yüzünden ayağından oluyor. Gerçi ben de bir defasında bir teyzenin ölümüne neden olmuştum.. oluyor böyle şeyler. Şaka şaka ölmedi, ama ölüyordu nerdeyse.

Şimdi diyeceksiniz böyle şaka mı olur. Ne demiş ismet abi: "ölümle şaka olmaz diyenler/ kıyasıya yanıldılar bu çağda". Aslında benim suçum yoktu. Ama bende filmlerdeki adamlar gibi, o da benim yüzümden oldu, bütün sevdiklerim ölüyor, onlara zarardan başka bir şey vermedim diye ota boka kendimi suçlama huyu var.

-Geçen haftalarda bizim mustafa'yla bir kavga ettik. Bağırdık çağırdık karşılıklı. Bu bana saçma sapan suçlamalarda bulundu
(Bunda da aynı bizim ikinci adam gibi kendi tipik özelliklerini başkasında görme huyu var. Allah'tan fotografik hafızamda her şey olduğu gibi kayıtlı, yoksa beni çiğ çiğ yiyecekler valla.) ben de biraz hırpaladım bunu. İkimiz de birbirimize sen adam değilsin dedik. En sonunda gerekmediği sürece konuşmayalım birbirimizle diye karar aldık. Ben zaten pek konuşkan biri olmadığım için, bir de kendimi milletime adadığımdan sürekli düşünmem, okumam, yazmam gerektiği için böyle durumları hiç takmam. Konuşmuyor musun. Tamam, konuşmazsan konuşma, çok da umurumda. Bu bana surat salladı bir süre, hiç iplemedim, sonra baktım bana bir şeyler söylüyor, benimle konuşmaya başladı falan, ben de hani konuşmuyordun benimle demedim. Yufka yürekli olduğumdan öyle şeyler yapmam, benle konuşana cevap vermemezlik etmem. Şimdi de şakalaşmaya başladık, neredeyse aramızdan su sızmıyor. Ne tuhaf dimi. İki duruma da su gibi adapte oldum ve aktım. Ben pratik adamım dostlar.

İsmet özel
-İsmet Özel'in son çıkardığı kitabını okuyorum. İlginç bir ismi var. Çoğunun aksine ben ismet'in zırvaladığını hiç düşünmedim. Zaten öyle düşünsem okumazdım. Sevdiğim insanlara toz kondurmadığım için zaman zaman savunmak durumunda kalıyorum. Yok ya öyle bir şey yapmaz, o iş senin bildiğin gibi değil deyip duruyorum ama şunu itiraf etmek gerekir ki, İsmet ilgi çekmeyi seviyor. Kitabına koyduğu isimden de belli zaten. Bir çeşit satış taktiği bile denilebilir. Yazılarını büyük bir zevkle okuyorum. Hitchcockvari tekniklerle merak unsurunu hep canlı tutarak anlatıyor. Bütün yazı boyunca ağzındaki baklayı çıkarmasını bekliyorum. Nerdeyse polisiye bir kurgu var yazdıklarında. İnanmak için saf saf bekliyorum. Eskiden daha kolay gaza gelen bir tiptim. Yani İsmet elime bir kılıç verse, hadi yürü dese tek başıma bütün kâfir ordusuna dalardım. Ama beklediğimi alamıyorum. Kuran'dan doğan seçilmiş bir millet var orasını anladım da öbür şeyler biraz karışık. Mesela Orhan Veli'nin ölümünü şüpheli görüyor. Kazanın bir tertip olduğu iddiasında. Bunu ondan başka iddia edene rastlamadım. O neye dayanarak ediyor bilmiyorum. Böyle bilmece gibi konuşuyor, Bombayı bırakıp gidiyor. Bombayı benden başka ciddiye alan da çıkmıyor.

-Şimdi yine İsmet Özel tartışmaları. Kürtler hakkında söyledikleri üzerinden faşist olmakla suçlanıyor. Halbuki ben ismet'in ırkçı bir insan olduğunu düşünmüyorum, Türklük derken kastettiği de ırktan farklı bir şey. Ama sözlerini bile isteye yanlış anlaşılmaya mahal bırakacak şekilde söylüyor İsmet. Bütün sözlerini istese daha makul ve daha az ürkütücü bir biçimde dile getirebilir. Ama yapmıyor. Yapısında bu yok. Sen şimdi tutup da asimile kelimesini kullanırsan, bunun başka türlü anlaşılma şansı yok. Ancak bizim gibi fazla iyi niyetli, az çok seni biraz bilen kimselerin, sözlerinin gerçek mahiyeti hakkında bir fikri olabilir. Şunu hiç anlamadım. Sen bir zamanlar komünist idiysen ve sonra Müslüman oldu isen, şu an yine komünist olduğunu belirtmenin ne anlamı var. Komünizmi senden başka ehli sünnet Vel cemaate bağlayanını görmedim. O zaman hepimiz bazı kavramlara genel kanının dışında anlamlar verip işimize bakalım. Komünizm genelde İslam'ın ters baktığı bir şeyken, senin ısrarla komünist olduğunu vurgulamanın ilgi çekmek dışında bir mantığını göremiyorum. N'olur yani komünist olsan ne olur.  Olmasan ne olur.

Hayvanlar
-Akbabaların dev gibi kanatları var. Ama avlanmazlar. Leş yiyip hazıra konarlar. Akıllıca.
Mesela insanların vurduğu domuz cesetlerini. Mide asitleri çok güçlü olduğu için yediklerinden mikrop kapmazlar. Biz yesek hasta oluruz.  İnsan gider çocuğuna aslan oğlum falan der. Çünkü aslan Avcı'dır. Aslanın avladığı Ceylan'dan bize bir fayda var mı, yok. Bu garibim leşçil diye hor görülüyor. Kimse evladını akbaba oğlum diye sevmez. Halbuki onlar olmasa hastalıklar başımızdan gitmeyecek. İyilik yaramıyor. Herkes avcı olmak zorunda mı. Ne yapsın bu hayvan acından ölsün mü avlanmıyor diye.

-Erkek arı bir jigolodan başka bir şey değildir. Kraliçe arı için cinsel bir metadır o sadece. Uçan bir penis. O kadar. Dölünü verdikten sonra işçi arılar tarafından hadi yallah sana ihtiyaç kalmadı denilerek kovulurlar.  Hiç bir kabiliyetleri olmadığı için hazıra alışmış bünyeleri fazla dayanamaz erkek arıların ve kısa süre sonra cenazeleri kalkar. Üreme niçin bu kadar önemli ey insanlar. Hayvanlar neden doğum kontrolüne dikkat etmiyor. Peygamber devesi erkeği başını veriyor bu iş için. Cırcır böceği larva halinde yıllarca toprağın altında bekler. Ağaç köklerini emerek sağ kalır. Sonra gün gelir, dışarı çıkar ve paso dişisinin dikkatini çekmek için öter durur. Seks diye bağırır adeta. Belki de yıllarca toprağın altında beklemekten, abazanlıktan kudurduklarını düşüneceksiniz. Bu garibin topraktan çıktıktan sonraki ömrü 4 hafta kadardır sadece. O 4 hafta için 17 sene toprak altında bekler. Kendine uygun bir eş bulunca, hayırlısıyla gerdeğe girer ve milli olduktan sonra da hakkın rahmetine kavuşur. Şimdi siz diyeceksiniz ki, biz de zaten bu dünyada aşna fişnayı saymazsan, pek bir tat alamadık. O yüzden sadece o iş için yaşamasında şaşılacak bir şey yok. İyi de bunlar dışa boşalmıyor, kondom kullanmıyorlar ya da. Bir tek dilekleri var soyları devam etsin yeter.

 -Kral kobradan herkes çekinir, bir uzak durur. Fil dahi kocaman gövdesine güvenip de ona bulaşmaya kalkmaz. Çünkü tek bir ısırıkla onun o çam yarması gibi bedenini iki seksen yatırabilir.  Peki kral kobra bunca yürüyen namına rağmen gidip önüne gelene satışır mı. Elbette hayır. Neden yapsın ki, psikopat mı bu. Gözleri bile deri değiştirir kralın, o haldeyken dünyayı bulanık görür, her şeyden ürker, paranoyak bir göz korkusu içinde günler geçirir. Kendine kuytu bir köşe bulur, orada kalır. Ya o haldeyken bir hasmına denk gelse, nic'olur hali. Aldığın değil, Verdiğin kadarsın bunu unutma. Mesela hazer yılanı. Kimsenin tavuğuna kişt demez, zararsızdır, haşereleri yer, toprağı zararlılardan korur sizler için, siz istemeden, bu sayede çokça dua alır.  doğrusu, diğer hayvanlar bunu bilmese de, esasta kral kobra yılandan başka bir şey yemez. Sıçanın değil sıçan yılanının korkması gerekir ondan. Kral Kobradan ölen insan nadirdir. Çünkü kobrayla insanın karşılaşması  çok düşük bir ihtimal. Benim bile bana kobra yuvası bulmaları için yerlilere yedirmem içirmem gerekti. Beklendiğinin aksine ürkek olur kobralar. Elimdeki sopayla dokunmamla birlikte yumurtalarını bırakıp gitti. Tabii ki fazla uzaklaşmadı. Kendince güvenli bir yerden dikilerek neler olacağını seyretmeye koyuldu. Yumurtaları inceledim, bir kaçı çürümüştü. Sonra yuvayı ilk haline getirip oradan ayrıldım. Bir gün yunus emre odun toplamaya gitmiş, bu biraz safça bir insan olduğu için böyle angarya işleri hep buna yüklerlermiş. Derken yunus çalı çırpıyı topladıktan sonra bakmış ip yok. Hay allah demiş ben şimdi bunları nasıl götüreceğim. Sonra orda bir yılan görmüş, yılanı ip gibi kullanarak bağlamış odunları. Sonra götürmüş, dergaha ulaşınca çözmüş yılanı, yılancağız kıvrıla kıvrıla gitmiş işine. Şimdi diyeceksiniz hiç böyle şey olur mu. Olur tabi, eşyanın hakikatine varanlar, varlıkta tasarruf edebilir. Bunu da yılanla insan arasında zannedildiği gibi bir düşmanlık olmadığını belirtmek için anlattım.

*Lakaplarımdan biridir