Bazen hastanede skopiyi öyle bir çekiyorum ki ancak o kadar olur. Hastanın etini yırtıp içine baksan, kemiği ancak o kadar görürsün. Kimsenin çekemeyeceği kadar iyi çekiyorum kısaca. Sonra içime bir gurur geliyor. Ulan diyorum Memo bu işte de mi uzmansın. Bunda da mı senin üstüne adam yok. Sonra korkuyorum. Bu gurur mahvıma neden olacak diye ürperti kaplıyor içimi. Nefsimi dizginlemek için bilerek kötü çekmeye, yanlış yerleri görüntülemeye başlıyorum. Asistanların sabır çekişlerini, sıktıkları dişlerinin gıcırtısını işitiyorum. İşte bu şekilde kendimle hep bir mücadele içerisinde insan-ı kamil olma yolunda ilerliyorum dostlar.

Erkek sırtlan: eşek sütü'nün kimyasal bileşimi anne sütüne benziyor. protein oranı düşük olduğu için sindirimi kolay. protein mi istiyorsunuz, o zaman size tavsiyem gidip yeni doğum yapmış bir anne sırtlanın memesini emmeniz. Sırtlanın yavrusu bir haftada anca sindiriyor o sütü ki, o hayvanların midesine sizi atsalar sizi bile sindirir. Bilenler bilir böyle hayvanların kakası su gibi cıvık olur. İşer gibi sıçarlar. Öyle bir sindirir ki hiç bir şey kalmaz geride.  Ne yapsın hayvancağız, ekmek tam anlamıyla aslanın ağzında. Eline geçenden mümkün olduğunca çok yararlanmak zorunda. Hele de bu dünyaya erkek sırtlan olarak geldiysen vay haline. Düşünün dostlarım bu siz de olabilirdiniz. Doğa bir savaş alanı. Sırtlanlıkta kral yoktur, kraliçe vardır. Keşke dünyayı kadınlar yönetseydi diyenleri, sırtlan dünyasını birazcık incelemeye davet ediyorum. Göründüğü gibi güç onlara geçince durum çok da farklı olmuyor. Bu kez de erkekler eziliyor. Yetişkin bir erkek sırtlan, klanında rütbesi en düşük olandır. Erkek sırtlan hayatının en mutlu günlerini ne yazık ki çocukluğunda geçirir. Büyüyünce git kendine başka klan bul diyerek bunu kovarlar. Niye, çünkü uzmanlar akraba evliliğini pek tavsiye etmiyor puhahaha. Bu cancağızım da gider kendine onunla çiftleşmeyi kabul edecek bir dişi arar. Dişi sırtlanın cinsel organı erkeğinki gibi penise benzer şekilde dışa doğru sarkıktır. Çiftleşme olması için onu içeri çekmesi lazım, yani cinsel ilişki ancak dişi isterse vuku buluyor. Zaten fiziki anlamda dişi daha iri ve güçlü olduğu için erkeğin zorla ona sahip olmasına imkan yok hahah, dişi bir koydu mu oturtturur valla. Bu dünyada tek başına bir erkek sırtlan, bir hiçtir. Tek başına hayatta kalman imkansız. Açlıktan ölürsün. O yüzden tüm bu aşağılayıcı tutuma rağmen, kendisini kabul edecek bir dişi bulan erkek sırtlan, kendini dünyanın en şanslı erkeği sayar. Sırtlanlar kedigillerden değildir. Fazla hızlı koşamazlar, yani koşarlar da bir leopar ya da aslan hızında değil. Avcılıktan çok başkasının avını çalmayı tercih ederler o yüzden, zira güçlü pençeleri de yok, avını dişiyle yakalar canına yandığım. Leoparcağız illallah etmiştir bunların elinden, tutar avını bir ağaca çıkar yemeğini orada yer rahat etmek için, zira çok şükür ki sırtlan dostlarımızın tırmanma becerisi yoktur. neyse gelelim erkek sırtlana. Ele geçen avın çoğunu zaten klanın kraliçesi yer, sonra onun yavruları, sonra diğer dişiler ve onun yavruları, bizim erkek sırtlana kala kala hayvanın kemikleri kalır, yine de buna da şükür der isyan etmez yavrucağız. Aslandan bile güçlü çeneye sahiptir bu zavallım, niye, kemikleri hart hart çiğneyebilsin diye. koskoca aslan kemik yiyecek değil ya.

Bir bufalo aslandan kat be kat ağırdır. Tek ve sağlam bir boynuz darbesiyle aslanı yatalak bırakabilir. Buna rağmen aslanlar, buffalo avcısı konumunda. Peki bu buffalolar niçin birleşip bu aslan belasını def etmiyorlar. Neden öldürülen yakınlarının intikamını almıyorlar. Şimdi diyeceksiniz aslan tek başına saldırmıyor, bir kaç aslan birlikte hareket ediyorlar, iyi de buffalolar da tek başına değil ki, sürü halinde kaçıyorlar aslandan. Aslan gelince bu geri zekalı buffalolar başlıyorlar koşmaya, halbuki kaçmayıp savaşmayı düşünseler aslanların bir halt yiyebileceği yok. Bazen bakıyorsun, buffalo aslana geçit vermiyor, aslan üzerine yürüyecek oluyor, buffola fırsat vermeden dönüp onu kovalıyor, bence  bunlar unutuyorlar, zaten unutmasalar yaşayamazlar dimi, biz insanoğulları da başımıza gelen talihsiz işleri zamanla unuturuz, ki önümüze bakalım ama bunlarınki biraz fazla çabuk oluyor. Mesela beni bir aslan kovalasa bunu hayatım boyunca unutmam, bunlar bir saat sonra hiç bir şey olmamış gibi otlanmaya devam ediyor, ulan daha demin altına sıçıyordun, Hadi geyiği anladık, zebrayı anladık, buffalo resmen kendi eşekliğinden av oluyor. Buffalolarda eksik olan şey hepsinin aynı olması, hepsinin huyu suyu aynı, liderlik özelliğiyle aralarından sıyrılabilecek bir William wallece buffalo yok. O yüzden de aslana karşı tek önlemleri saldırınca kaçmak.

Bu kafkanın başına gelmeyen kalmadı. böceğe dönüştü bu adam.  Nerden baksan hayatının bir bölümünü hamam böceği olarak geçirdi. Sonra tam rahata erdim diyecekken mahkemelik oldu. Hakkında Neden dava açıldığını bile anlayamadan uğraşıp durdu, sonra Amerika'ya gitti orda da başına bir sürü acayip acayip İşler geldi. İnsanlar zannediyor ki bunlar sadece roman. Hayır. Adam hayat hikâyesini anlatmış. Birebir yaşamış bunları. Kafka'nın hayatından ibret almayan boşuna yaşamıştır, ondan sonra ömür boyu sızlanıp dur. Kafka'nın yaşadıklarının onda birini bile yaşamamış kimselerin şikayet etmeye hakkı yoktur.

İkinci dünya savaşında o kadar çok bomba atılmış ki, bunun çok az kısmı %5i - %15i falan anca patlamış, kalanı toprağın altında patlamayı bekliyor hohaha. Siz siz olun Avrupa'ya tatile gitmeyin, ya o sırada bu bombalardan birinin patlayacağı tutarsa, almanya'da yılda 5500 tane patlamamış bomba buluyorlar. Aslında 2. Dünya savaşı bitmedi, o yüzden 3.sünün başlamasına gerek yok. 2.si kaldığı yerden devam etsin. Rusya ve Japonya barış anlaşması imzalamadı, bu ikisi hala savaş halindeler, birbirlerini vurmuyorlar ayrı hahah.

Hz. Ademin  göbek deliği olmaması lazım değil mi sevgili dostlar. Ama vardı. Şöyle ki Allah bazı şeyleri meleklerine yaptırır, bazılarını da yed-i kudretiyle bizzat kendi yapar. Mesela Hz. ademi yarattığı çamuru, Allah bu şekilde kendi yed-i kudretiyle yoğurdu. Ona şekil verdi. Epey bir süre upuzun boylu boyunca yattı o öyle. Şeytan geldi meleklere bu ne yahu dedi. Melekler valla biz de bilmiyoruz dedi. Şeytan Adem'in göbeğinin olduğu yere onu aşağılamak için şöyle bir tükürdü, melekler onun tükürdüğü yeri temizlediler. Orada çukur kaldı, işte ademin göbek çukuru öyle oluştu. Peki insana en sadık hayvan niçin köpektir hiç düşündünüz mü. Köpekler, kurt soyundan gelir ama ergenlikten çıkamazlar, bir tane sevdiğiniz bir köpeği alın götürün bırakın bakalım kurtların arasına bir tane adam yerine koyan çıkıyor mu. Hatta köpek daha yavruyken götürün, kurtların arasında büyüsün yine onu ciddiye almaz kurtlar. Bunun köpeklerin kendisi de farkındadır, hiç bir zaman yetişkin bir birey olamayacaklarının. Kurdu evcilleştiremezsin, köpeğin mayasıysa farklı, peki neden böyle. Çünkü Adem'in göbeğinden alınan o tükürüklü toprak var ya, işte köpekler ondan yaratıldı. O yüzden köpek insana en sadık hayvan olmuştur. Bir de hurma ağacı yaratıldı o topraktan. Bildiğiniz gibi insana en çok benzeyen (benzediği iddia edilen) bitki hurma ağacıdır. (Hatta eski bazı Müslüman alimler evrimde bitkilerin tekamülünün son aşaması olarak hurmayı gösterirler) Bunun da nedenini öğrenmiş oldunuz böylece.

bir ara kurt saldırısından ölenler oluyordu ama kimse bu işi kurtların yaptığına inanmıyordu, güya ayılar yapıyormuş. Yahu dedim şu izlere baksanıza ayı izine benziyor mu, basbayağı kurt izi bunlar, neymiş de kurtların insan yediği görülmemişmiş. Asıl sebep kurtların arkalarında iz bırakmaması oysaki, her şeyi yiyor mübarek, ortada delil bırakmıyor. Bir kaç kemik parçası kalıyor o kadar. O yüzden de kurt insan yemez zannediliyor. Bir kurtla karşılaştığınız zaman sakın ona sırtınızı dönmeyin. Ben çok karşılaştım, bir kurt onunla aynı boyutlarda bir köpeğe göre daha büyük bir beyne sahiptir, yani oldukça zekilerdir, bir iki hırladılar sonra çekip gittiler korkmadığımı görünce, göz teması çok önemli bu işte, sakın ola gözlerinizi onlardan ayırmayın, anında saldırırlar. Bir yere kaçamazsınız, zaten kaçmanız onların saldırmasına davetiye demek, onlar kadar hızlı koşamayacağınıza göre kaçmanın hiç bir anlamı yok zaten. Bir kez de anakonda yılanı saldırdı bana, göldeydim, geriye doğru yatık dişlerini baldırıma geçirir geçirmez, hemen dönüp elimle kafasını tutup ittirdim suya doğru, bir daha saldırmadı ama geç kalsam beni çekip götürürdü, sonra boğar ve yutardı, minibüs kadar hayvan beni mi alamayacak içine. Normalde anakonda da insan yemez derler ama bilemezsin ciğerim.

En sevdiğim şeylerden biri de ormanda dolaşırken rastladığım hayvan kakalarını incelemektir. Bundan büyük bir haz duyarım. Dışkıyı inceleyip hayvanın ne yediğini tespit ederim. Mesela armudun çekirdeği var dışkıda. Demek ki bu yakınlarda bir yaban armudu ağacı var derim. Bunları düşünüp mutlu olurum. Bir ayı bir şey yer, sonra onu götürür bir yerde çıkarır. Sonra arkasından başka bir hayvan gelip onun artığını yiyecek bir şey kalmış mı diye karıştırır. Bunlar birbirini takip eder böyle. Birisi bir yere gidiyorsa bunda bir sebep vardır mutlaka çünkü. Belki bir su kaynağı, belki yiyecek. Geyik, domuz, kurt, ayı..hepsi birbirinin peşinde, sadece birbirlerinin artığını değil yakalayınca birbirini de yiyor bazısı. Ayak izlerinden onları ayırt etmekten büyük keyif alıyorum.


şiir:
 Ne günler gördük sevgili dostum
Bir kilo eroini paylaştığımız o günleri unuttun mu
Aynı lastiği kullanırdık
Aynı şırıngayı basardık damarımıza
Aynı zenci kızın poposundan çekerdik kokoyu burnumuza
İkimiz de zengin piciydik
Babalarımız ceoydu.
Ah o ferrariyi park edecek yer bulamadığımız günler
Ah o üzerimize döktüğümüz suşiler çarpılmamak için yerden topladığımız havyar kırıntıları
Aynı jakuzide yıkandık
Aynı saunada terledik
Aynı grup sekse katıldık
Aynı spada bakım yaptırdık
Kaşlarımızın ortasını aldırdık
İkimiz de robdöşambrlıydık.
Şimdi yalan gibi geliyor
Nasıl da geçti yıllar

Eskiden Ömer Çelakıl'ı izlerdim. Savaş ay'ın programına katılırdı, evde herkes yatarken kalkıp televizyonu açar ona bakardım. Gece yarısına kadar sürerdi. Neydi beni bu kadar çeken, sonra onun bir kitabını da aldım. Kitapta aslında orijinal hiç bir şey yoktu.  Paso Ayetleri toplamıştı, kıyametle ilgiliydi galiba. Şimdi buradan nereye geleceğim. Ha bu arada programa gelen din adamları, Çelakıl'ın söylediklerine hiç katılmazdı. Bu boyuna sayı sayardı. Mesela aya ilk gidiş 1969. Bu falan surenin 1969. harfine denk geliyormuş vs bunu salladım böyle bir şey yok da, nedense sayılar bazen miladi bazen hicri takvime uyuyordu. Onlar da böyle şey olmaz boş işler bunlar derdi. Ben nedense çelakıl'ın tarafını tutardım, Allah işte her şeyi yazmış meğerse, işte kuranı kerim mucizesi, bu ilahiyatçılar ne diye buna karşı çıkıyorlar diye kızardım. Aradan onca zaman geçti ama hala bu çelakıl arada bir aklıma gelir.  küçük onur da gelir mesela bazen aklıma. Hatta onu rüyamda gördüm geçen. Müzikte tarzını değiştirip rock'a kaymıştı ama saç sitili aynıydı, yani hala kahküllüydü, sesi de küçük İbo'nun aksine kartlaşmamıştı fena değildi, yani rüyamda böyleydi. Geçen gün bizim mustafa'ya Hz Adem hangi dilde konuşurdu diye sordum, arapça dedi. Arapça mı diye tekrarladım, ciddi ciddi sorar gibi ama içimden kahkaha atarak. Arapçadır herhalde ne olacak başka dedi hahah. Şimdi asıl geleceğim olay. Bir insan eğer canlı değilse organları hiç bir işe yaramaz. Yalnızca sekiz saniyede iş biter. Öldükten sonra kornea hariç nakil yapamazsın. Öyleyse organ bağışı denen olay nasıl yapılabiliyor. Demek ki adamdan canlıyken alıyorlar organını. Hahaha. Peki niye millete organlarınızı bağışlayın hayat kurtarın bilmem ne deyip duruyorlar. Zaten organ nakledilse bile bir başka insanın organını vücut reddediyor, reddetmesin diye çeşitli ilaçlar kullandırıyorlar, bu sefer de bağışıklık sistemin mahva uğruyor, küçük bir rahatsızlıkta küt diye gidiyorsun. Buradan şuraya geleceğim: David Rockefeller öldüğünde kına yakmıştım. 200 yaşına kadar yaşayacağını iddia ediyordu 102de geberdi. 6 defa kalp ameliyatı oldu. Ama sonunda eşekler cennetini boyladı. Hepsi bu kadar.


Beretta nın en sevdiğim özellikleri:
Birincisi çelik olması tabii ki
ikincisi ağırlığı, geri tepmesi çok az
ve üçüncüsü söküp takması . çok rahat ve kolay.