Hayvanlar:
Cahil insanlara eşek demek insanın kendi kendisiyle çeliştiğini gösterir. Çünkü eşek eğitilip evcilleştirilebilir bir hayvan. Ama mesela asya mandasını eğitemezsin. Manda gelip manda gider. Devasa boynuzlarını kıçınıza geçirmesi an meselesidir. İnsanlar eşekleri kendi çıkarlarına alet eder, suya gönderirler, üstüne binerler sonra da onun ismini başkasına hakaret olarak kullanırlar. Pislik insanlar. Ben eşek olsam sevmediğim eşeklere insanoğlu insan diye hakaret ederdim.
Timsah gibi kurnaz hayvan azdır. Öyle kamufle olur ki onun orada olduğunu bile anlamazsın. Üstüne dal parçası bile koyar şerefsiz seni aldatmak için. Bir keresinde bir gölde elimi yıkamaya gittim. Elimi suya daldırmamla birlikte çat bir şey yakaladı. Çekmeye çalıştım ama bırakmadı dişlerinin arasından. Sonra kafasını bir çıkardı bir baktım dev gibi timsah karşımda. Bana baktı. Memo sen misin dedi.. pardon, kusura bakma diyip bıraktı elimi. Elimde hala diş izleri duruyor. Korkunç bir andı.
Aslanla olan mücadelemi anlatmış mıydım. Evet bana bir aslan da saldırdı. Şimdi kendinize bir aslanın gözünden bakın. esasta onun gördüğü hiç bir hayvana benzemiyorsun. Çok aç değilse saldırmaz kolay kolay. Bana saldırdığında burnuna sert bir yumruk attım. Onu yedikten sonra koşarak uzaklaştı. Tabii biraz da refleks icabı kükredim sanırım. Arslana arslan gibi muamele yaparım. Çakala çakal gibi. Hepsinin dilinden anlarım.
evrimleşme konusunda kimse bal porsuğunun eline su dökemez. Kral kobranın zehri fili bile öldürür, bunu ısırıyor hiç bir şey olmuyor hayvana. Deli cesareti var, kimseye eyvallahı yok bit kadar boyuyla. Niye, çünkü sağlam evrimleşmiş, nasıl bir deri varsa kaya gibi mübarek, leoparı kovaladığını bilirim ben bu hayvanın, öyle kimse laga luga yapmasın ben aslanım kaplanım diye, çıkar bir bal porsuğu alır aşağı, çizer façanızı. Bir tane piton yılanı vardı vaktiyle, ben ağayım ben paşayım diye gezinirdi kocaman gövdesiyle. Bir bal porsuğu çıktı, herkesin içinde çatır çutur yedi bunu. Bu iş öyle beden büyüklüğüyle değil. Bu hayvan canı ne isterse onu yapar, bal mı yiyecek dalar arıların arasına, kulak deliğini de kapatabiliyor mübarek. Dişiyle kaplumbağanın kabuğunu bile kırabilir. Ha evrim derseniz ben size taş balığını da örnek verebilirim. Taştan farkı yoktur görünüşte hatta dokunsan da kıpırdamaz. O derece iyi rol keser. Av için de yormaz kendini istediği yiyecek önüne gelir. Ağzını açıp ham diye yutar. Ağzı da büyüktür ha, bir gün kafanızı bir taş balığına kaptırırsanız beni hatırlayın. Hahah. Adam işini en kolay halledecek şekilde evrimleşmiş. Ha derseniz ki biz kötü mü evrimleştik. Ben öyle bir şey demedim. İnsan da iyi evrimleşti. Bugün bir el kullanma becerisini kimse yabana atamaz.
Geçenlerde kırda dolaşıyorum, karşıma bir hazer yılanı çıktı. Bilen bilir yılanlarla haşır neşirimdir.hangi yılan nasıl karakterdedir bilirim. Hazer yılanı bir şey yapmaz..size tavsiyem bu yılanı görünce panikleyip öldürmeye falan kalkmayın. Tıslamasına falan aldırmayın. Traştır onlar. Ne yapsın tabii ki tıslayacak. O, onun göz dağı verme taktiği. Tıslamasa küçük emrah gibi gelen ezer giden ezer yavrucağı. Yani blöfüne anlayışla ve hoşgörüyle yaklaşmak lazım. bir kere zehirsiz. İkincisi ısırığı kuvvetsizdir, iz dahi bırakmaz. Ben elime alıp biraz sevdim, boynuma dolandı. Yetişkin bir bireydi sanırım, neredeyse benim boyumda vardı. Biraz inceledikten sonra hadi var git yoluna diye saldım. Dediğim gibi hiç bir zararı yoktur bu hayvancağızın, haşereydi maşereydi onlarla beslenir, tarım dostudur yani canına yandığım. Saldıktan sonra bir süre takip ettim. Şöyle bir dokundum arkasını döndü. Diklenmeye başladı. Canım benim sadece dokundum, bir şey yapmayacaktım sakin ol dedim. Ama sakinleşmedi. Ayağımdaki çizmemi uzattım ona doğru. Bir kaç kez saldırdı ama dediğim gibi ısırığı pek kuvvetli değil. Çizmeye falan geçiremez yani. Ben de özgüvenini kırmak istemedim çok, sonuçta saldırıyor saldırıyor hiç bir şey olmuyor bana, bu onun gururunu incitebilir. Toplum içinde özgüvensiz bir yılan olarak hayatına devam etmesine içim el vermedi. O belki de hayal dünyasında kendini engerekten farksız görüyor. Onu gerçeklerle yüzleştirme kötülüğünü yapamazdım. Tamam özür dilerim diyip arkamı dönüp uzaklaştım.
Tank: favori aracım tanktır. Çünkü tankta bir kere seni hiç kimse görmüyor. Görünmez olmak çocukluk hayalim. Bir araç var ama kim sürüyor, nasıl biri bunu kullanan insan, in mi cin mi önünü nasıl görüyor vs bir sürü soru sorduruyor insana. Bir de çok sağlam bir araç. Birine çarpsan sana değil ona zararı olur. Tekerleri de patlayacak cinsten değil. Ve en önemlisi canım sıkılınca ateşleyebileceğim bir bombası var. Başka hiç bir araçta bomba yok, tankta var. Harika bir durum. Bir tankım olsa işe onla gidip gelirdim. Bir de bende mucitlik de olduğundan, gider ona uçak motoru falan takarım. Jet gibi gider. Buradan yetkililere sesleniyorum. Bana tank verin. Elinizdeki En önemli insanım. isteklerimi yerine getirin,üzmeyin beni. Tank istiyorum.
İstatistik okurken KYK yurdunda kalıyordum. Ödemeyi geciktirince beni yurttan attılar. Önce yurtta kaçak kalmaya başladım. Sonra birisinin aracılığıyla menzilciler tarikatına bağlı bir evde kaldım bir kaç gün. Namazdan sonra hatme diye bir şey yapıyorlardı. Ne yapıyorlardıysa beni çıkarıyorlardı onu yaparken. Sofi mi ne diyorlardı birbirlerine. Gözlerine sürme çekiyorlardı sünnet diye. İtici bir hayatları vardı. Bir gün beni bir sohbete götürdüler, yemekte haşlama vardı onu hatırlıyorum. Sonra bu menzilci çocuklardan biriyle takıştık. Çocuğu dövdüm, Çocuk bana cin musallat etti. Çok şirret bir cindi. Anlatamam.. kafirdi. Çok güzeldi ama bununla biz bir kaç kez birlikte olduk. Sonra bu bana aşık oldu. Ben bunu müslüman yapıp ismini Kamuran koydum. Bu cin benim hükmüm altına girince bana musallat ettiren çocuğa musallat ettirdim..çocuk kafayı yiyip kendini evin çatısından aşağı attı.
Ölüm: Bu anlatacağım olaya bir kaç bin yıl oldu. Hz. Süleyman, Belkıs'ın tahtını yeni getirtmiş. Ben o tahta oturmuşum, Süleyman kendi tahtına, sohbet ediyoruz. Ee peygamberim bir eliniz yağda öteki balda, maşallah malınızın mülkünüzün haddi hesabı yok. Ama ne oldum dememeli, yarın ne olacağı belli olmaz, geleceği de düşünmeli, paranızı neye yatırıyorsunuz, altına mı, gümüşe mi, yoksa dolara mı vs konuşurken birisi içeri girdi. Korkunç bir adam. Nerdeyse altıma yapacaktım. Beni gördüğüne hem bozuldu hem de sanki şaşırdı. Pardon diyip dışarı çıktı geri..o gidince Hz. Süleyman'a o kimdi yahu dedim. Azrail'di dedi. Azrail mi, Allah Allah ilk kez görüyorum, demek böyle bir tipmiş dedim. Sonra dedim ya peygamber, sen dedim istesen, rüzgarına emir versen, beni buradan bir anda bambaşka yere gönderebilirsin değil mi dedim. Tabii ki dedi. Nereye istersen. Güzel. Ama gerek yok, bu azrail kesin benim için geldi, beni görünce şaşırmasından anladığım kadarıyla beni burada beklemiyordu. Demek ki canımı burada almayacak hahahah, en iyisi burada kalmam..bu söylediğime Hz Süleyman gözlerinden yaş gelircesine güldü. Sen beni güldürdün, Allah da seni güldürsün dedi. Evet böylece ölümden kurtuldum. Ondan beri binlerce sene geçti. Ölümden kurtuluş yok diyenlere aldırmayın ,kafanızı çalıştırırsanız neden olmasın..
Deney: Size üzücü bir haberim var. Maalesef deneysel zannettiğiniz zırvalarınız deneysel meneysel değil. Yapılmış şeyleri yapıyorsunuz. O yüzden biri deneysel şiire laf edince önce buna cevap verme hakkı sizde mi diye bir düşünmenizi tavsiye ederim. Mesela x'i ele alalım. Bu adam bakarsan hep aynı şeyleri yapıyor. İyi de birader onu zaten önceki kitabında denememiş miydin. Bir şey sadece ilk yaptığında deneysel olur. Mantık olarak böyle. Ondan sonra tekrara geçmiş oluyorsun. 96 ve sonrası doğumluların 91-96 arası doğumlulardan genelde daha kabiliyetli olduklarını görüyorum. Bunun nedeni de deneyle meneyle uğraşmayı kesip, kendi işlerine bakmaları. Poz kesmiyorlar yani anladın. Hamdi oğulhan Tünay 2000 doğumlu. İlk kitabını okudum. Bu şiirlerin en büyük artısı, şu an 18 yaşında olsan nasıl şeyler yazardın sorusunun cevabını vermeleri. Daha önce bozuk dergisi için söylediğim şeyleri Hamdi için yineleyebilirim. Yaşının gerektirdiği şiiri yazıyor. Ve bunu bir çoğundan iyi yapıyor.
Oğul sırtlanı. İlginç bir kitap, ben beğendim. Şairin tüylü şeylere karşı bir zaafı var. Tüylü seviyor yani. Galiba.
Kadınlar: Erkeklerle ahbaplık etmekten çok zevk almıyorum. Kızlar daha iyi. Güldürüyorum falan hoşuma gidiyor gülmeleri. Çok komiksin Mehmet diyor hemşireler. Erkekler gülse umursamam. Erkekleri güldürmeye çalışmam zaten. Erkekler çok ciddi, onların sululuğu da çekilmez. Birdenbire lüzumsuzca laubali olmalar falan. Bir kere kadınlar güzel anlıyor musunuz, erkekler güzel değil ki. Bana bu dünyadan iki şey sevdirildi. Kadınlar ve güzel koku hahaha.
Filiz akın'a aşk mektubu: Ah filiz akın ah. Ediz Hun olsam seni kaçırmazdım. Keşke gelip bana nen var desen. Bazen düşünüyorum, Fatma Girik'le sen ikiniz birden gelip bana teklif etseniz hanginizi seçerdim. Fatma Girik daha anaç duruyor, sen çok çıtkırıldımsın ama yine de senden vazgeçemezdim. Aklım olsa Fatma girik'i seçerdim çünkü o güzelliğinin yanı sıra hem iyi yemek yapar, hem evi çekip çevirir, her işe yetişir, bana öyle geliyor ki senle evlensek yemeği sürekli dışarıdan söylemek zorunda kalırdık ama bilirsin aşkta akla pek yer yoktur. Fatma girik'in memeleri de seninkinden iri, sende eminim küçücük meme var, ah filiz ah beni küçük memeye razı ettin. Kesin sen kilo almayan sadece karnı şişen zayıf hamilelerden olurdun. Allah bilir vejetaryensindir. Nasıl oldu sen bu Cüneyt Arkın, Ediz Hun mediz hun dururken gittin Allah'ın bir kılıksızıyla evlendin. Tipsizle evlenince oğlun da Tipsiz oldu. Fatma da gitti Memduh ün'le evlendi. Ama onlarınki mutlu bir evlilikti. Bunları söylememe bakıp burnunda estetik olduğunu bilmediğimi zannetme, yapma buruna da sahip olsan benim için yeşilçamda bir numarasın. napalım yani estetiklisin diye aşkımızdan vaz mı geçeceğiz. Hem ona bakarsan Türkan Şoray da estetikli. İlk filmlerini görmedik mi, o da yaptırdı burnunu. Bir de ben doğuluyum ya cancağızım, bir Bölü sekiz oranında kürtlük de var, beyaz türklere zaafım var benim. Yılmaz güney'e o kadar iyi filmler çekmesine rağmen niçin lümpen diyorlar. Botokslu fatoşu aldığı için. Şöyle bir yan yana getir yılmazla bu ne alaka dersin. Yanlış anlama Fatoş bence iyi bir eş. Belgeselde gördüm. Seninle sahilde kovalamaca oynamak isterdim.sen mayonla koşardın, ben arkadan gömlek ve pantolonla seni yakalamaya çalışırdım. Sonra uzanırdık. Öpüşmeye başlardık.
Sa(n)at: 3:48. Hahaha. Böyle bir twit gördüm. Sonra diyorlar akp niye böyle niye şöyle. Ulan sen akpden daha kötüsün. Sa(n)at 3:48 diye twit atan bir adamsın sen. Senin gibiler varken bizi AKP'nin yönettiğine şükretmemiz lazım. Bu ülkede hala nasıl bu kadar iyi şairler çıkıyor hayret doğrusu. Futbolun taraftarı çok ama ülkedeki futbol eşeğin siki seviyesinde. Şiiri okuyan yok. Hiç kimsenin bir şey okuduğu yok. Şair geçinenler de sadece kendi şiirlerini okuyor. Dünya onların şiiri etrafında dönüyor çünkü. Ama çok iyi şairler var. Doğrusu enteresan. Bugün Türk şiirinin hala bir hayli kuvvetli olduğu kanaatindeyim, problem bu kuvvetli şiirin zayıf halkalarının daha ön planda olup lom lom konuşuyor olmaları. Kendimden örnek verirsem, açık söyleyeyim şiir gönderseler benim editörlüğümden geçemeyeceğini bilen kim varsa açıktan ya da gizliden bana kinlenmiş durumda, bunların hepsi bir araya gelseler, tek başıma hepsini birden hallaç pamuğu gibi atacağımı da biliyorlar. bir de çıkıp ülkede şiirden anlayan yok diyorlar. Zaten olmadığı için sen şair geçinebiliyorsun ya. Bunun için şükretmen gerekirken nankörlük ediyorsun.
Jüpiter Halkı'nın dta'sı: Şiire ilk başladığım zamanlar hakan şimdiye kıyasla epey etkili biriydi. Doğal olarak kendi anlayışına uygun şiirler yazan genç isimleri öne çıkarırdı. Bunların içerisinde gerçekten yetenekli isimler vardı. Bir de İzmirli bir grup vardı. Bunlar da birbirini tutardı. Hatta benim ilk kitabımla alay eden bir yazı yazmışlardı fakat mizahi yetenekleri benim çok altımda olduğu için pek de hakkını verememişlerdi.
Tenbelheyven vardı bir de. Ben bunların hiç birinin içinde olmadım. Hep tek başımaydım. Şimdi bazen duyuyorum ben tektim diyenleri. Bok tektin. Bir dergiyi en aşağı 5 kişi çıkarıyordunuz. Zibidi gibi birine saldırmak için birbirinizden destek bekliyordunuz. Hakan cephesinden zaman içerisinde Mehmet davutu seviyoruz diyenler olmuştu. Hakan mükemmel karakterinin bir örneğini sergileyerek onları benden uzaklaştırdı. Onlar da cemaat kültüründen gelmelerinin hakkını vererek bir daha ne arayıp sordular. en tepeye Allah'ın Lütfuyla ve bileğimin hakkıyla çıktım. Bu halk bir insana boşuna dta demez.
Sevgilim. 15 temmuz şehitler meydanında oturdum, seni düşünüyorum. Orucumu hurmayla açtım. Cumhurbaşkanımızın yaptığı konuşmaları izliyorum her gün. O eşsiz hitabet yeteneğiyle beni benden alıyor. İyi ki de seçimler var, iyi ki de sık sık tekrarlanıyor. Bu sayede mitinge doyuyoruz. Okuduğu şiirleri dinliyorum. ona baktıkça ecdat dirilmiş gibi hissediyorum. İşte diriliş ruhu bu diyorum. Sevgilim kendime bir at almayı düşünüyorum. Hiç inmeyeceğim sırtından çünkü ecdat öyle yaptı. Arada bir senin yanına gelmek için inerim tabi atımdan. abdulhamit handan söz ederiz karşılıklı. Cehape zihniyetini eleştiririz, biliyorsun camileri ahıra çevirdi onlar. En sevdiğim insanlardan birisi de tabii ki binali. Oğlum olursa adını binali koyacağım. Çok sempatik biri bence. Sen mercimek çorbasına un koyuyor musun. Ben koyuyorum, öyle daha güzel oluyor. Önce unu kavuruyorum. İstersen soğan da ekleyebilirsin. Bak sana bir taktik vereyim. Lokantalarda çorba neden daha lezzetli oluyor biliyor musun. Zerdeçal koyuyorlar. Evet işin sırrı bu ve bunu gizliyorlar herkesten. Niye, çünkü gidip oradan yiyesin diye. Peki ben nerden biliyorum bunu. Benim bilmediğim mi var canım benim.
I want to thank me for believing in me, I want to thank me for doing all this hard work, I want to thank me for having no days off, I want to thank me for never quitting, I want to thank me for always being a giver and trying to give more than I receive.
I want to thank me for trying to do more right than wrong, I want to thank me for just being me at all times.