ELVİN EROĞLU
Kamer Masalı
Macbeth'in İskoç soğuk gecesi belirdi girdabın içinden
rüzgar güç beni ittikçe itti
direndikçe ben rüzgar güce
beni savurdu İskoç soğuk gecesine.

Bu sabah kanlı ay tutulacak
tutulmayı
sesli Kur'an meali dinleyerek beklemeye karar verdim
Kamer masalıyla  
gözlerimi kapadım hayali-uykuya
alacalı ışıklar aldı odayı
gözümü açtığımda
bir girdap vardı televizyon ekranında
uğultu kapladı kulaklarımı

#O 
gün 
insan 
          yaptığı,
 söylediği 
                ne 
                    varsa 
                    yüzleştirilecektir.
                                O
                           gerçeği 
                       yalanlamıştı.
Yazık sana, yazıkinsan başıboş bırakılacağını mı sanıyordun?#

Buranın yaşam koşullarına hazırlıklı gelmemiştim 
ama korkmuyordum 
merak da etmeye başladım
sadece insanların yaşadığı bir yerdeyim sandım.

(Koro-kanon)
Sonra her yer yavaş yavaş üşüten soğuk oldu
gök gürledi 
şimşekler çaktı
üç cadı belirdi.

Devam edersem bu yola 
ve devam edeceğimi
felaketi çağırdığımı
ve felaketin geleceğini söylediler

felaket,
zamansız boşluğa sürükleyen
temkinsizlikten gelen.

Lanetlendim.

Düşmeye başladım olduğum yerde
benim olmayan hareketlerle.
Yaralandım
izler oldu her yerimde.
Vücudum beyin sinyallerimi harekete dönüştürmüyor artık
Ben düş demeden o düşürüyor kendini
Ben ona sürt demeden sürtüyor derisini
İtirazımı duymuyor
Ama bu vücut aynı benimdi.

Gel zaman git zaman

lanet kahreden bir büyüdür
ne kadar zaman geçti bilmem

yine
(Koro- kanon)
Şimşekler çakarken, gök gürlerken
açıklıkta üç cadı
lanet nasıl bozulur 
fısıldadı
+
lanet 
gerçeği ararken bozulur 
o, temkinsizliğin kendine çektiği bir büyüdür
+
gerçek hepimizden daha diri, hareketli,
hatta somut
+           
onu yalanlayanların vay haline.

Kanayan dizin
hâlâ acıyan izlerine rağmen
düştüğün yerden kalkarken
her defasında,
yırtıklarından
yeni bir düş
hiç gidilmemiş 
yeni bir kaf dağı
yarattığı 
benim değil onun dağı.

Eğer onu izlersem
benim yırtıklarımdan 
bir krater
ben yaratırım.

Yeni bir krater dağı 
sözlerle anlaşmadığımız,
sesler;
suya düşen bir dal
yaprağa vuran havanın sesi
yalancı su sesi olur mu?
bizim sözlerimiz yok 
bizim yalanlarımız yok.

Yeni bir krater dağı
çikolata şelalesi olan
altın sikler
altın amcıklar
ve bir meleğin yeryüzündeki son kallavi akşam yemeği:
İmparator Beğendi.

Gerçeklikten
yukarı çıkarken
anlamı olan her şeyi unutup

hakikat bu
cennet bu
gerçeklikten yukarı çıkarken
merdivenler bitince biraz ileride 
tren garında
ölmüş tüm meleklerimiz hemen girişte bize mihmandarlık etmek için beklemekte 

binince doğru trene 
hakikat
cennet
eğer izlersem bu yolu.