sonrası tek bir hermafrodit oluşumuzdu.
parmaklarıyla saç diplerimi besledi,
yeni düşler uzattım.
bir koku yaptık ikimiz
ve sırrın itirafa terfisi gibi hemen
bütün kokuların içine yayıldı ve
hepsinin arasından sıyrıldı,
yüksek kalitede ve kesintisiz.
geceye aroma veren her güzel yaratık gibi,
bir keskin yaşayış buldu kendine
ve büyük bitkin yorganın altında,
ve sentetik dağ kokulu çarşafta,
ve parlak tüylü kedinin yanında,
antik okyanus dalgaları gibi
nefes alıp
nefes verdi,
huzurlu
ve görkemli.
en yakın yakınlığı değildi,
ama sevgisini aldım,
geldiği gibi ve geldiği kadar.
içimde gizlice gelişmiş uydusu
bezgin atik şaşkın yörüngesiz,
çünkü onun her yöne kıvrılan bir uzaklığı var.
harap bir anlaşmayı
biçimsiz restore ettik, anlık.
benim yanlış kurtuluşum dedim bu,
ya da önceden gelmiş
ve yine gelecek o veda,
ama ona söylemedim
ve ona söyletmedim.
başka şeyler konuştuk
ilkel şeyler,
uygar şeyler,
ilkel uygarlıklar,
uygar ilkellikler.
postapokaliptik dizi açtık,
yarı-gizli bir işleyişle
ve yeraltı sığınaklarında,
viktoryen bir dekorla
ve nostaljik pop şarkılarıyla,
kurtulamamış insanları yedirdiler
seçilmiş insanlara.
sonra yamyamlardan konuştuk
ve avcı toplayıcılardan.
ben kızgındım beslenme odaklı toplum tanımlarına,
ritüelistik dansçılar olamaz mıydı mesela?
biz de market alışverişçileri
ya da endüstriyel ürün toplayıcıları olmalıydık bu durumda?
ama beslenme önemli dedi.
ben beslenmeye kızgındım belki.
çünkü yeşil bitkiler gibi,
salt ışık tüketmek isterdim,
ve kendi besinimi kendime üretmek.
ve kendi sevgimi kendime vermek.
o gece ondan aldım ve ona verdim,
sevgiledik birbirimizi.
tekrar görüşmeyiz belki,
ama fırsat bulabilirsem
rüyalarına girmek isterim.